top of page

Parti ve sendikaların mücadele farkı





Sendikaların çalışma alanı daha çok üyelerinin bulunduğu fabrikalardır. Üye işçilerin haklarını savunmaktır. Zaman zaman işsizlere ilişkin sözler edilse de mevcut yasalar çerçevesinde yetkileri yoktur, bir adım atamazlar.

Ülkemizde çalışma yaşında olanları incelediğimizde, sendikalı işçiler, sendikasız işçiler, taşeron işçileri, kayıt dışı işçiler ve işsizler şeklinde gruplayabiliriz.


Sendikalı işçiler:

Sendikalı işçiler daha çok büyük fabrikalarda ve kamu işletmelerinde çalışanlardır. Oranları çok düşük ( ortalama bir milyon) kadar.


Sendikasız işçiler:

İşçilerin çoğu sendikasızdır. Sendikalaşma anayasal bir hak olmakla birlikte, fiili engeller vardır. En büyüğü ise işsiz kalma korkusu.


Taşeron işçileri:

Taşeron işçilerinin sayısı, kamuda çalışanların kadroya alınması ile azalmıştır. Özel fabrikalarda, sendikasız ama kayıt altında çalışırlar. Makine bakımı, kaynak, motor sarımı, inşaat işleri, yüksek gerilim işleri, riskli ve ağır işler genellikle taşeron işçilerine yaptırılır. Bu nedenle sigortalıdırlar. Ancak, imalatta, paketlemede emek yoğun işlerde de taşeron işçileri çalıştırılıyor.


Kayıt dışı işçiler:

Kayıt dışı çalışan işçilerin hemen hemen tamamı küçük işletmelerde çalışıyorlar.

Bunların sayısı dört milyonu yabancı işçi, sekiz milyon civarındadır. Küçük işletmelerin üretimi az ve kârı düşük olduğundan kayıt dışı işçi çalıştırmayı tercih ediyorlar. İşsiz kalmamak uğruna sigortasız çalışmaya mecbur kalıyorlar.


İşsizler:

Yurdumuzda yaklaşık sekiz milyon işsiz vardır. Esas tehlike buradadır. Diğer işçi grupları için tehdit olarak kullanılıyorlar. Toplu sözleşme yapmaya çalışan, sendikalaşmaya çalışan, kayıt altına alınmaya çalışan işçilere, işveren, kapıyı göstererek, “sizin aldığınız maaşın yarısına çalışacak milyonlar kapıda bekliyor, ister razı olun, isterseniz çekin gidin” diye tehdit edebiliyor.

Hani diyoruz ya, işçilerin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur diye. Marx söylediğinde doğru olabilir. O zaman bu kadar işsiz olmayabilir. Ülkemize baktığımızda işçinin zincirlerinden başka kaybedebileceği bir işi var. En büyük zincir işsizlik korkusudur.

İşsizlikteki tehlike, sadece diğer işçilere tehdit olarak kullanılması ile de sınırlı değil. Emperyalizm boş durmuyor. Gerçi emperyalizmin ülkemizde kullanabileceği silahlı gücü kalmadı. 15 Temmuz 2016 ve sonrası ezdik. Ama hala kullanabileceği silahız gücü var. Açık açık da söylüyorlar. Millet ittifakını kullanarak kendine kafa tutan iktidarı yıkmak. İşte işsizler süreç içinde bu gücün etki alanına girebilir. Toplumsal bir harekette kontrol altına alınamayabilir.


Siyasi partinin bu konudaki yapması gerekenler


Sendikaların mücadele alanları kısıtlıdır. Ama ülkeyi yönetecek kadrolara sahip olan Vatan Partisinin mücadele alanı daha geniş. İşçilerin bütün grupları, memurlar, esnaflar, küçük, orta ve milli sanayiciyi dikkate alarak, bunar arasındaki çelişkileri barışçı şekilde çözmek gibi bir görevi vardır. Ancak bunu yaparken öncelikler sıralaması yapılması zorunludur.

Madem büyük tehlike işsizlerden gelmektedir, öncelikle işsizlere iş bulmanın yolları aranmalıdır. Bu da yatırım gerektirir. Kamu, özel, hatta Avrasya’dan gelecek yatırımlarla işsizlere iş yaratmak, Vatan Partisi ve iktidar partisi başta olmak üzere milli güçlerin görevidir.

Yatırımlar sonucu üretim artacağından ekonomimiz düzelir. Küçük işletmelerinde üretimi artarak, ekonomik olarak rahatlar. Kayıt dışı işçiler, işsizlik korkusu kalmadığından rahat mücadele eder. Sendikasız işçiler için sendikalaşmanın önü açılır. Kayıt dışı işçi kalmayınca kamunun vergi ve sigorta primi artar, buna bağlı olarak emeklinin geliri de artabilir.

Bu bir ütopya mıdır? Hayır. Türkiye’nin başka bir seçeneği yoktur. Bu bir zorunluluktur ve gerçekleşecektir.



Mustafa Cerit

Comments


bottom of page